Semadaki tüm yıldızlar sönünce,
Gözlerinde gecenin yalnızlığını hissedince,
İçten içe muhtaç olunca bir dost sohbetine,
Unutma ki seni düşünen bir var bu şehirde....
*Hayallere dalıp gitmem ben,
Çünkü tek hayalim sensin benim!
Hiçbirşey isteyemem ben
Çünkü birtek istediğim sensin benim.
*Aşkınla sararıp solacak kadar,
Sevginle bahtiyar olacak kadar
Uğruna canımı verecek kadar
seviyorum desem inanırmısın ?
*Belki hatıralar unutulup gidecek,
Belki bu sevgier yok olup eriyecek,
Ama şunu unutma,
Bu kalp sonsuza dek seni sevecek...
*Gecenin karanlığında, güneşin ışığında,
Suyun damlasında, selin coşkusunda
Kimi yanımdasın kimi rüyamda
Ama hep aklımdasın sakın unutma...
Aşk Kapıyı Çalınca
Sevgi Aşk Hikayeleri
Hep özlediğim, beklediğim aşkın böyle aniden kapımı çalıvereceğini, izin almadan yüreğimde bir köşeye yerleşeceğini hiç düşünmememiştim. Göz göze geldiğimiz anda. Başımdan aşağıya buzlu su dökülmüş gibi hissettim.
Bakışları içimi titretti, bilmediğim, tanımadığım bir dünyanın kapıları açılıverdi önümde... Kimde, neydi, hangi sınıfta öğrenciydi, daha önce onu görmemiştim. Bütün gün bu sorularla boğuştum. İlk şoku atlatıp kendime geldiğimde okulda onu aramaya başladım. Gerçeği öğrenmem hiç zor olmadı tabii ki! Suratıma tokat gibi çarpan gerçeği...
AŞKIN ZAMANI
Bir
zamanlar, bütün duyguların üzerinde yapıldığı bir ada varmış:
Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm
diğerleri, Aşk dahil.
Bir gün, adanın batmakta olduğu duygulara haber verilmiş.
Bunun
üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar
Aşk, adada en sona kalan
duygu olmuş,
çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.
Ada neredeyse
battığı zaman,
Aşk yardım istemeye karar vermiş.
ve Zenginlik, çok büyük bir teknenin
içinde geçmekteymiş.
Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın ?" diye
sormuş.
Zenginlik, "Hayır, alamam.
Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin
için yer yok." demiş.
Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir 'den yardım
istemiş.
"Kibir, lütfen bana yardım et !"
"Sana yardım edemem,
Aşk.
Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin."
diye cevap vermiş
Kibir.
Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş:
"Üzüntü, seninle
geleyim."
"Of, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım
var."
Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş;
ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın
çağrısını duymamış.
Aşk, birden bir ses duymuş. "
Gel Aşk! Seni yanıma
alacağım..."
Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş.
Aşk o kadar şanslı ve mutlu
hissetmiş ki,
onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş.
Yeni bir kara
parçasına vardıklarında,
Aşk 'a yardım eden yoluna devam etmiş.
Ona ne kadar borçlu
olduğunu fark eden Aşk,
Bilgi 'ye sormuş: "Bana yardım eden
kimdi?"
"O, Zaman 'dı" diye cevap vermiş Bilgi.
"Zaman mı?
Neden bana yardım etti ki?" diye sormuş Aşk.
Bilgi gülümsemiş:
"Çünkü
sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir..."
GERÇEK AŞK.....
Kız : Lütfen yavaşla,benkorkuyorum
>> >>Delikanlı : Hayır,bak ne kadar eğlenceli >> >>Kız : Lütfen,lütfen, çok korkuyorum >> >>Delikanlı : Peki,beni sevdiğini söyle >> >>Kız : Seni çok seviyorum,lütfen yavaşla >> >>Delikanlı : şimdi de bana sıkıca sarıl >> >>Kız delikanlıya sıkıca sarılır >> >>Delikanlı :Kaskımı alıp,kendine takar mısın? Başımı
çok sıktı.
>> >>>Ertesi gün gazetelerde şöyle bir haber çıktı: Motorsiklet kazası; >>>Motorsiklet,fren arızası nedeniyle,bir binaya çarptı.Üzerindeki 2 kişiden >>>sadece biri >>kurtuldu. Gerçek ise
þöyleydi; Yolun yarısında, delikanlı
frenlerin >>bozulduğunu anlamış >>ama bunu kıza belli etmek istememişti. Bunun yerine,kızdan kendisini >>sevdiğini söylemesini istemiş ve >>kendisine son defa sarılmasını istemişti. Sonra da kendi ölümü pahasına, >>kızın baışlıðı takmasını ve hayatta kalmasını saðlamıştı. >>>>>>>ÝÞTE GERÇEK AÞKIN ANLAMI DA BUYDU >>Siz gerçek aşkınızı buldunuzmu, yoksa hala bulamadınız mı, yoksa gerçek >>aşkı bulduðunuzu mu
sanýyorsunuz.
>>Gerçek aþkýnýzý bulduysanýz, en içten duygularýnýzla,yüreðinizle,^ >>aşşşşkıııımm seni seviyorum^
diyebiliyorsanız ona sımsıkı sarılın. Ve ona þu iki kelimeyi
söylemeyi >>hiçbir zaman ihmal etmeyin; >>SENıSEVıYORUM
HAYATTAN DERSLER....
Bir zamanlar, her şeyden sürekli şikayet eden; her gün hayatının ne kadar berbat olduğundan yakınan bir kız vardı. Hayat, ona göre, çok kötüydü ve sürekli savaşmaktan, mücadele etmekten yorulmuştu. Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karşısına. Genç kızın bu yakınmaları karşısında,mesleği aşçılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi. Bir gün onu mutfağa götürdü. Üç ayrı cezveyi suyla doldurdu ve ateşin üzerine koydu. Cezvelerdeki sular kaynamaya başlayınca, bir cezveye bir patates, diğerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu. Daha sonra kızına tek kelime etmeden, beklemeye başladı. Kızı da hiçbir şey anlamadığı bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karşılaşacağı şeyi görmeyi bekliyordu. Ama o kadar sabırsızdı ki, sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya başladı. Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi. Yirmi dakika sonra, adam, cezvelerin altındaki ateşi kapattı.Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir tabağa koydu.İkincisinden yumurtayı çıkardı, onu da bir tabağa koydu. Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana boşalttı.Kızına dönerek sordu:
- Ne görüyorsun ?
- Patates, yumurta ve kahve ?diye alaylı bir cevap verdi kızı.
Daha yakından bak bir de dedi baba, patatese dokun. Kız denileni yaptı ve patatesin yumuşamış olduğunu söyledi.
Aynı şekilde,yumurtayı da incele. Kız, kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını gördü.En sonunda, kızının kahveden bir yudum almasını söyledi. Söylenileni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadıylabir gülümseme yayıldı. Ama yine de bütün bunlardan bir şey anlamamıştı:
- Bütün bunlar ne anlama geliyor baba ?
Babası, patatesin de, yumurtanın da, kahve çekirdeklerinin de aynı sıkıntıyı yaşadıklarını, yani kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı. Ama her biri bu sıkıntı karşısında farklı tepkiler vermişlerdi.
Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar suyun içine girince yumuşamış ve güçten düşmüştü. Yumurta ise çok kırılgandı; dışındaki ince kabuğun içindeki sıvıyı koruyordu.Ama kaynar suda kalınca, yumurtanın içi sertleşmiş katılaşmıştı. Ancak, kahve çekirdekleri bambaşkaydı. Kaynar suyun içinde kalınca, kendileri degiştiği gibi suyu da değiştirmişlerdi ve ortaya tamamen yeni bir şey çıkmıştı.
-Sen hangisisin ? diye sordu kızına. Bir sıkıntı kapını çaldığında nasıl tepki vereceksin ? Patates gibi yumuşayıp ezilecekmisin?Yumurta gibi, kalbini mi katılaştıracaksın ? Yoksa, kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin ?